Destekleyici psikoterapinin amacı, hastanın uyum yeteneğini artırmak ve çevresindeki kişilerle yeniden sağlıklı bir ilişkiye girmesini sağlamaktır. İçgörüye yönelik terapinin amacı da bu yöndedir. Bu terapilerin ayrıldıkları yer metodolojileri, bu amaçlara ulaşma yollarıdır. Destekleyici psikoterapide en çok destekleyici etken; danışana duygularının ve açmazının (sözel ve sözsüz olarak) doğru bir şekilde anlaşıldığını göstermektir. Bir çok danışan davranışlarının güdülerine ve anlamına ilişkin bir içgörüye yararlı bir şekilde ulaşır. Bu içgörüyü kullanma yeteneği arttıkça, intrapsişik çatışmalar ve buna eşlik eden anksiyete azalır. Ego kendisini daha az tehlikede hissettiğinde desteklenmiş olur ve işlev görmesi artar.
Destekleyici tedavi sadece danışanı sıcak duygulara boğmak, aklınızda ne varsa söylemek; bir sözde arkadaş ya da anne baba olmaya çalışmak değildir. Terapistin düşünce akışı; “belli bir öyküsü, güncel ortamı ve dinamikleri olan bu kişinin tam şu anda benimle bu işe girmesinin anlamı nedir?” şeklinde gerçekleşir (E. R. Wallace).
Daha destekleyici bir yaklaşımdan yararlanması beklenen hastalar; 1. sözel zekaları ve psikolojik anlayışları yetersiz, 2. ego işlevleri ağır, 3. yoğun, güçlü dürtüleri olan, 4. süperego işlevleri büyük ölçüde zayıflamış, 5. özellikle sorunlu güncel ortamlarda yaşayan hastalardır.